Diyet Kardeşliği

Serbest Kürsü - SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM

Leylii - Pts 13 Kas, 2006 11:26
Mesaj konusu: SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM
Merhaba arkadaşlar,

Cumartesi günü akşam bi haber aldım.üyelerimizden "daada"


1 aydır diyetteydi ve toplam 6 kg verdi.

1 ayda 6 kg tebrikler hayatııım,birde diyorduun ben kilo veremem diye al işşte baaak Smile)) Başlangıç için süpeer bi kilo 6 kg. İnşallah 16 olacak bu.Destekçinimm,Güvenim sonsuuz sanaa.

Seni Seviyoruum unutmadan..
Başak - Pts 13 Kas, 2006 12:54
Mesaj konusu:
Tebrikler daada, biraz hızlı gibi geldi bana, lütfen dikkatli ol, şok diyetlere yönelme..
Başarılar..
baledo - Pts 13 Kas, 2006 15:11
Mesaj konusu:
Daada süpersin, tebrik ediyorum. Bence başlangıç için fazla değil, ilk ay zaten
adam gibi diyet yapıpta kaçamak yapmayıp biraz hareketide artırınca 5-6 kilo
gitmesi gerekiyor. Zaten sonraki aylar kendini parçalasan vücut aynı performansı
göstermiyor. Bu arada ben cezalıyım, hafta sonu kızkardeşim geldi, mahvetti beni,
birazda canım sıkkındı, bunlar mazaret olmaması lazım ama ipin ucu kaçtı.
Ama önemli olan ne ? Smile Tabiki kaldığın yerden devam etmek.
Başak - Pts 13 Kas, 2006 15:27
Mesaj konusu:
Katılıyorum, aynen söylediğin gibi yap lütfen..
baledo - Pts 13 Kas, 2006 15:43
Mesaj konusu:
Yapacağım, ama al-ver al-ver olmuyor böyle, metobolizmamızı çökertiyoruz.
Biraz daha iradeli olmak lazım. En iyisi ben kardeşimi eve almayayım artık Smile
daada - Pts 13 Kas, 2006 17:02
Mesaj konusu: şoktayım:)
leyli paylaşıcağını ayy ne diyeyim yaaa şok oldum şimdi baledo dan şimdi bi mail aldım nasıl başardın diyee dedimki alla alla ben forumda yazmadım nasılda haberi oldu diye ileteşim çağındayız dedikleri bu olsa gerek:) walla çok mutlu ettiniz beni başak ablacım senin yazılarını büyük bi dikkatle okuyorum bizlere çok faydan var lütfen bizi ihmal etme leylicim sende sen bizim örneğimizsin başaran olmak hiç kolay değil bu işte ama ben şunu anladım gerçekten istemek en önemli şey başarabilmek için size başka bir siteden bir başarmış olan arkadaşımızın bir mesajını aktarayım bunu okuduktan sonra ben daha da inandım başarabileceğime inanın zor değil ben kendimi hiç zorlamadım ben diyet rejim yapmıyorum Kısıtlama mikrobunuda attım beynimden sadece vucudumun açlığını ve tokluğunu öğrendim ..Neyse aşağıda dediğim mesajı görüceksiniz lütfen içinize sindire sindire okuyun eğer diğer mesajlarına isterseniz aktarabilirim daha sonra ben bu kıza inandım arkadaşlar insan istedimi azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz bakın son örnek konumuzla alakalı değil ama hayatın her evrenizde azim ve istek olunca beynimiz olucak dedikten sonra olmıycak bişey yok örneğim şu takdirle karşılıyorum kenidisini 83 yaşına rağmen eşinin cenaze töreninde 9 saat ayakta kalıpta 7.5 km yolu yürüyebelen insan sayın rahşan hanım takdir etmemek elimde değil.Bu sadece istemekle ilgili bir örneğimdi kendimce...


Sevgili arkadaşlar,
28 yaşında bir bayanım.
Uykum kaçmıştı, sörf yapıyordum ve rastladım bu siteye...
Ne olur anlatacaklarımı iyi dinleyin eğer sokağa çıkmaktan utanıyorsanız kat kat yağlarınız yüzünden, bacaklarınız birbirine sürtünmekten pişik olduysa, kendi ailenizin yanında bile utana sıkıla yemek yiyorsanız, odanız gizlenmiş yemekler/suçluluklar/utançlar ama yine de hiç durmadan çatlarcasına yemeler cehennemine dönmüşşe, sırf pantolonlarınızın fermuarları kapanmıyor diye üstüne uzun,upuzun,çuval misali penyeler tişörtler giydiğiniz halde mağazaya gidip yeni bir pantolon almaya utanıyorsanız isteyeceğiniz bedenin haşmeti yüzünden, hiçbir işe yaramadığı halde karnınızı gün boyu içinize çekmekten müthiş gaz krampları yaşıyorsanız, sizden 10-15 yaş büyük adamlar/kadınlar size abla/teyze diye hitap ediyorsa, makyaj malzemesi alacakken bile utanıyorsanız “sanki makyaj yapsan ne olacak?” tarzı bakışlardan ve sırf bu yüzden makyaj bile yapmıyorsanız artık, bir erkeğe/kadına değil sahip olmayı ona bakmayı bile yasaklıyorsanız kendinize, dolabınızın gizli köşelerinde duran, bir ayin yapar gibi çıkarıp baktığınız, alırken “falancaya alıyorum” diye aldığınız küçük beden kıyafetler saklıyorsanız onları birgün giyeceğiniz umuduyla, siz şişmanken içinizde incecik bir kadın/adam yaşıyorsa ve kabullenmek istemiyorsa XXL olmayı, ve yiyorsanız bunlar başınıza her geldiğinde, tıkanıncaya, çatlayıncaya, midenizi değil her yönden aç kalmış ruhunuzu doyurmak isteğiyle yanarcasına yiyorsanız ama doymuyorsa içinizdeki o aç, o zavallı, o hor görülmüş, o gizli gizli ağlayan, o şişmanladıkça kırılganlaşan, ama sanki şişmanladıkça dayanma gücü de artacakmış gibi daha da itilen,dışlanan,paramparça edilen ruh, anlatacaklarımı iyi dinleyin, çünkü bunların hepsini, hepsinden fazlasını yaşadım ben...
Ama bitti, bitirdim... O günleri her anımsadığımda şu anki gibi gözlerim dolsa da, bitirdim artık. Ben tam 42 kilo zayıfladım arkadaşlar. Kolay mıydı? Hayır. Peki çok mu zordu? Yine hayır.
Gerçek anlamda zayıflamaya başladığım güne kadarki zamanı es geçiyorum, hepiniz bilirsiniz çünkü o malum pazartesiler vs, unutun bunları. Ben bir Çarşamba günü başladım zayıflamaya.Ama öncesi var.
21 mart 2005 gecesi: Internette malum sörflerimi yapıyorum bir elimde çikolatamla,google’da aramalar,anahtar cümlelerim hep aynı: diyet,rejim listeleri,kilo verdim,mucize diyet...Birden farkettim ki şu diyet,rejim sözcükleri sinirimi bozuyor.Okudukça kocaman kocaman ısırıyorum çikolatamı hırsla,sanki gelip onu benden alacak şu diyet denen şey,sanki bir canavar o.. Bunu farkedince “neden diyet ya?” dedim, “ben diyet yapmayacağım,ben zayıflayacağım”. Bilgisayarı kapattım. Yatağıma uzandım.Düşündükçe nefret ediyorum diyet,rejim sözcüklerinden,nefret ettikçe kaçıyorum,kaçtıkça kovalıyorlar beni,bir kbrit kutusu beyaz peynirler,ince bir dilim kızarmış ekmekler.. Normal zamanda pekala kabul edilebilecek bir dilim peynir,bir diyet listesinde yeralınca en iğrenç yiyecekten daha iğrenç görünüyor gözüme.Oysa diyet yapmasam?Yapmayacağım desem,diyet ve rejim sözcüklerini atıversem kafamdan, kimbilir? Böyle garip düşüncelerle uyuyakalıyorum.
22 mart Salı günü,kızarmış ekmek kokusuyla uyandım,annem mutfakta,her zamanki kahvaltı menümü hazırlamış,bir dilim kızarmış ekmek+1 salatalık+ 1 domates+ bir kibrit kutusu beyaz peynir.. Şişmanlar bilirler,ailenizdeki herkes bir diyet uzmanıdır,kendince bir diyet uygulatır size mutlaka.Akşamki düşünceler geldi aklıma.Gittim mutfağa “ben diyet falan yapmıyorum yeter artık böyle de mutluyum”dedim anneme.Sanki yıllardır uygulattığı sözümona diyet çok işe yaramış da ben hainlik etmişim gibi kızgın kızgın baktı bana ve “ne halin varsa gör”dedi. Birden o kızarmış ekmek mis gibi koktu bana:) oturdum karnımı doyurdum(kahvaltı sonrası gizli gizli başka şeyler yemek zorunda kalmayacağım için rahattım)ve geçtim tv karşısına.kumanda elimde,zap yapıyorum,ama aklım başka yerlerde,aklımda diyete dahil etmediğim an mis gibi kokan o kızarmış ekmek,kütür kütür tadını ala ala yediğim o salatalık var,peynir bile hiç bu kadar beyaz olmamış sanki..tıpkı annemin hiç bu kadar sinirli olmadığı gibi:)) halbuki bilse onun diyet kahvaltıları sonrası gizlice neler yediğimi,yaptığım bu “diyet olmayan kahvaltı” için gelip alnımdan öpecek:)) O 22 mart salısı bana birşeyler oldu işte,ya da ben bana,ben beynime birşeyler yaptım ve düşündüm durmadan.Düşündüm.Kendimle konuştum.
-Zayıflayabilirim.Neden olmasın ki?Yapacağım tek şey,yiyeceğim şeyleri bir diyetin veya rejimin değil,zayıflama isteğimin belirlemesi.
-Peki o istek yeterince güçlü mü bende?Hem de dağları devirecek kadar.
-E o halde,derdim ne ki benim?Derdim kendimi bağımlı ve mecbur hissetmem.
-Neye karşı?Bana dayatılanlara karşı,içinde diyet/rejim sözcüğü geçen bütün cümlelere karşı,bir kibrit kutusu beyazpeynirlere karşı
-Yani?Yanisi,beni en çok istediğim şeyi yapabilmekten alıkoyan şey,beni en çok istediğim şeye ulaştıracak yolun başka yerlerden geçtiğini zannetmem
_Peki nereden geçiyor ki o yol? Benden,kendimden,beynimden,herkesin bildiğinden değil benim bildiğimden.Çünkü bu beden benim.Onun ne istediğini benden daha iyi kim bilebilir,ne hissettiğini,neyin onu acıttığını,neyin cesaretlendirdiğini...
-Zayıflayabilirim o zaman.Evet,tabi ki,neden olmasın ki,neden?
Kendimle konuştum durdum bütün gün ve bütün gece.23 mart sabahı uyandığımda,ne bir diyete/rejime başlama kararı almıştım,ne de o gün pazartesiydi:)) basit bir çarşambaydı işte.Mutfağa gittim,bir portakalı,bir elmayı,bir armutu,bir salatalığı,bir avuç çileği(sanırım hormonluydular ama ne yapayım daha yeni çıkmışlardı ve kıpkırmızıydılar:))) blendıra attım,püre yaptım ve oturup yedim.Kendime sözüm vardı ama,bu bir diyet değildi.Değildi işte!!Sadece akşam yediğim makarna yüzünden doluydu midem ve canım sabah sabah o soğuk meyve püresini çekmişti.O püre yumuşak yumuşak mideme kayarken garip bir huzur duydum arkadaşlar.”Ben diyet yapmak için değil,mideme destek olmak için yapıyorum bu hafif kahvaltıyı”düşüncesine inanmıştım çünkü.
Arkadaşlarım sizlere hikayemi yazmaya devam edeceğim eğer kabul ederseniz,ama şimdi çok uykum geldi biraz uyuyayım.Görüşmek üzere,ne olur ne olur umutlu olun!


Sevgiler..
daada - Pts 13 Kas, 2006 17:03
Mesaj konusu: şoktayım:)
leyli paylaşıcağını ayy ne diyeyim yaaa şok oldum şimdi baledo dan şimdi bi mail aldım nasıl başardın diyee dedimki alla alla ben forumda yazmadım nasılda haberi oldu diye ileteşim çağındayız dedikleri bu olsa gerek:) walla çok mutlu ettiniz beni başak ablacım senin yazılarını büyük bi dikkatle okuyorum bizlere çok faydan var lütfen bizi ihmal etme leylicim sende sen bizim örneğimizsin başaran olmak hiç kolay değil bu işte ama ben şunu anladım gerçekten istemek en önemli şey başarabilmek için size başka bir siteden bir başarmış olan arkadaşımızın bir mesajını aktarayım bunu okuduktan sonra ben daha da inandım başarabileceğime inanın zor değil ben kendimi hiç zorlamadım ben diyet rejim yapmıyorum Kısıtlama mikrobunuda attım beynimden sadece vucudumun açlığını ve tokluğunu öğrendim ..Neyse aşağıda dediğim mesajı görüceksiniz lütfen içinize sindire sindire okuyun eğer diğer mesajlarına isterseniz aktarabilirim daha sonra ben bu kıza inandım arkadaşlar insan istedimi azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz bakın son örnek konumuzla alakalı değil ama hayatın her evrenizde azim ve istek olunca beynimiz olucak dedikten sonra olmıycak bişey yok örneğim şu takdirle karşılıyorum kenidisini 83 yaşına rağmen eşinin cenaze töreninde 9 saat ayakta kalıpta 7.5 km yolu yürüyebelen insan sayın rahşan hanım takdir etmemek elimde değil.Bu sadece istemekle ilgili bir örneğimdi kendimce...


Sevgili arkadaşlar,
28 yaşında bir bayanım.
Uykum kaçmıştı, sörf yapıyordum ve rastladım bu siteye...
Ne olur anlatacaklarımı iyi dinleyin eğer sokağa çıkmaktan utanıyorsanız kat kat yağlarınız yüzünden, bacaklarınız birbirine sürtünmekten pişik olduysa, kendi ailenizin yanında bile utana sıkıla yemek yiyorsanız, odanız gizlenmiş yemekler/suçluluklar/utançlar ama yine de hiç durmadan çatlarcasına yemeler cehennemine dönmüşşe, sırf pantolonlarınızın fermuarları kapanmıyor diye üstüne uzun,upuzun,çuval misali penyeler tişörtler giydiğiniz halde mağazaya gidip yeni bir pantolon almaya utanıyorsanız isteyeceğiniz bedenin haşmeti yüzünden, hiçbir işe yaramadığı halde karnınızı gün boyu içinize çekmekten müthiş gaz krampları yaşıyorsanız, sizden 10-15 yaş büyük adamlar/kadınlar size abla/teyze diye hitap ediyorsa, makyaj malzemesi alacakken bile utanıyorsanız “sanki makyaj yapsan ne olacak?” tarzı bakışlardan ve sırf bu yüzden makyaj bile yapmıyorsanız artık, bir erkeğe/kadına değil sahip olmayı ona bakmayı bile yasaklıyorsanız kendinize, dolabınızın gizli köşelerinde duran, bir ayin yapar gibi çıkarıp baktığınız, alırken “falancaya alıyorum” diye aldığınız küçük beden kıyafetler saklıyorsanız onları birgün giyeceğiniz umuduyla, siz şişmanken içinizde incecik bir kadın/adam yaşıyorsa ve kabullenmek istemiyorsa XXL olmayı, ve yiyorsanız bunlar başınıza her geldiğinde, tıkanıncaya, çatlayıncaya, midenizi değil her yönden aç kalmış ruhunuzu doyurmak isteğiyle yanarcasına yiyorsanız ama doymuyorsa içinizdeki o aç, o zavallı, o hor görülmüş, o gizli gizli ağlayan, o şişmanladıkça kırılganlaşan, ama sanki şişmanladıkça dayanma gücü de artacakmış gibi daha da itilen,dışlanan,paramparça edilen ruh, anlatacaklarımı iyi dinleyin, çünkü bunların hepsini, hepsinden fazlasını yaşadım ben...
Ama bitti, bitirdim... O günleri her anımsadığımda şu anki gibi gözlerim dolsa da, bitirdim artık. Ben tam 42 kilo zayıfladım arkadaşlar. Kolay mıydı? Hayır. Peki çok mu zordu? Yine hayır.
Gerçek anlamda zayıflamaya başladığım güne kadarki zamanı es geçiyorum, hepiniz bilirsiniz çünkü o malum pazartesiler vs, unutun bunları. Ben bir Çarşamba günü başladım zayıflamaya.Ama öncesi var.
21 mart 2005 gecesi: Internette malum sörflerimi yapıyorum bir elimde çikolatamla,google’da aramalar,anahtar cümlelerim hep aynı: diyet,rejim listeleri,kilo verdim,mucize diyet...Birden farkettim ki şu diyet,rejim sözcükleri sinirimi bozuyor.Okudukça kocaman kocaman ısırıyorum çikolatamı hırsla,sanki gelip onu benden alacak şu diyet denen şey,sanki bir canavar o.. Bunu farkedince “neden diyet ya?” dedim, “ben diyet yapmayacağım,ben zayıflayacağım”. Bilgisayarı kapattım. Yatağıma uzandım.Düşündükçe nefret ediyorum diyet,rejim sözcüklerinden,nefret ettikçe kaçıyorum,kaçtıkça kovalıyorlar beni,bir kbrit kutusu beyaz peynirler,ince bir dilim kızarmış ekmekler.. Normal zamanda pekala kabul edilebilecek bir dilim peynir,bir diyet listesinde yeralınca en iğrenç yiyecekten daha iğrenç görünüyor gözüme.Oysa diyet yapmasam?Yapmayacağım desem,diyet ve rejim sözcüklerini atıversem kafamdan, kimbilir? Böyle garip düşüncelerle uyuyakalıyorum.
22 mart Salı günü,kızarmış ekmek kokusuyla uyandım,annem mutfakta,her zamanki kahvaltı menümü hazırlamış,bir dilim kızarmış ekmek+1 salatalık+ 1 domates+ bir kibrit kutusu beyaz peynir.. Şişmanlar bilirler,ailenizdeki herkes bir diyet uzmanıdır,kendince bir diyet uygulatır size mutlaka.Akşamki düşünceler geldi aklıma.Gittim mutfağa “ben diyet falan yapmıyorum yeter artık böyle de mutluyum”dedim anneme.Sanki yıllardır uygulattığı sözümona diyet çok işe yaramış da ben hainlik etmişim gibi kızgın kızgın baktı bana ve “ne halin varsa gör”dedi. Birden o kızarmış ekmek mis gibi koktu bana:) oturdum karnımı doyurdum(kahvaltı sonrası gizli gizli başka şeyler yemek zorunda kalmayacağım için rahattım)ve geçtim tv karşısına.kumanda elimde,zap yapıyorum,ama aklım başka yerlerde,aklımda diyete dahil etmediğim an mis gibi kokan o kızarmış ekmek,kütür kütür tadını ala ala yediğim o salatalık var,peynir bile hiç bu kadar beyaz olmamış sanki..tıpkı annemin hiç bu kadar sinirli olmadığı gibi:)) halbuki bilse onun diyet kahvaltıları sonrası gizlice neler yediğimi,yaptığım bu “diyet olmayan kahvaltı” için gelip alnımdan öpecek:)) O 22 mart salısı bana birşeyler oldu işte,ya da ben bana,ben beynime birşeyler yaptım ve düşündüm durmadan.Düşündüm.Kendimle konuştum.
-Zayıflayabilirim.Neden olmasın ki?Yapacağım tek şey,yiyeceğim şeyleri bir diyetin veya rejimin değil,zayıflama isteğimin belirlemesi.
-Peki o istek yeterince güçlü mü bende?Hem de dağları devirecek kadar.
-E o halde,derdim ne ki benim?Derdim kendimi bağımlı ve mecbur hissetmem.
-Neye karşı?Bana dayatılanlara karşı,içinde diyet/rejim sözcüğü geçen bütün cümlelere karşı,bir kibrit kutusu beyazpeynirlere karşı
-Yani?Yanisi,beni en çok istediğim şeyi yapabilmekten alıkoyan şey,beni en çok istediğim şeye ulaştıracak yolun başka yerlerden geçtiğini zannetmem
_Peki nereden geçiyor ki o yol? Benden,kendimden,beynimden,herkesin bildiğinden değil benim bildiğimden.Çünkü bu beden benim.Onun ne istediğini benden daha iyi kim bilebilir,ne hissettiğini,neyin onu acıttığını,neyin cesaretlendirdiğini...
-Zayıflayabilirim o zaman.Evet,tabi ki,neden olmasın ki,neden?
Kendimle konuştum durdum bütün gün ve bütün gece.23 mart sabahı uyandığımda,ne bir diyete/rejime başlama kararı almıştım,ne de o gün pazartesiydi:)) basit bir çarşambaydı işte.Mutfağa gittim,bir portakalı,bir elmayı,bir armutu,bir salatalığı,bir avuç çileği(sanırım hormonluydular ama ne yapayım daha yeni çıkmışlardı ve kıpkırmızıydılar:))) blendıra attım,püre yaptım ve oturup yedim.Kendime sözüm vardı ama,bu bir diyet değildi.Değildi işte!!Sadece akşam yediğim makarna yüzünden doluydu midem ve canım sabah sabah o soğuk meyve püresini çekmişti.O püre yumuşak yumuşak mideme kayarken garip bir huzur duydum arkadaşlar.”Ben diyet yapmak için değil,mideme destek olmak için yapıyorum bu hafif kahvaltıyı”düşüncesine inanmıştım çünkü.
Arkadaşlarım sizlere hikayemi yazmaya devam edeceğim eğer kabul ederseniz,ama şimdi çok uykum geldi biraz uyuyayım.Görüşmek üzere,ne olur ne olur umutlu olun!


Sevgiler..
baledo - Pts 13 Kas, 2006 17:19
Mesaj konusu:
Çok doğru tesbit bunlar, hadi bizde diyet/rejim sözcüğünü çıkaralım, yerine
sağlıklı yaşamı seçelim mesela Smile Ya bende geçen hafta içi çok başarılıydım.
Dün kızkardeşim bendeydi. Oda azdırdı beni, ama tuhaf bir şey vardı, kendimi
hiç tok hissetmedim, ne yesem zevk almadım, canım habire birşeyler istiyordu,
onu yiyince canımın istediğinin o olmadığını anlayıp bu seferde başka bir şey
yemek geliyordu içimden. Tatlı, tuzlu, vs. derken baya karıştırdım. Çok mu
pişmanım ? Hayır. Çünkü pişmanlık duyarsam sanki yine açlık hissedecekmişim
gibi geliyor. Galiba kendimize ne kadar baskı yaparsak, yeme dürtümüz o kadar
artıyor. E koyvermekte olmaz tabi, galiba, tek yapmamız gereken, moral
bozmadan bunu başaracağımıza gerçekten inanmak. Ben hala inanıyorum
kendime, dün dündü bugüne bakmak lazım dimi Smile
Leylii - Pts 13 Kas, 2006 17:58
Mesaj konusu:
Daadacığım vaktim kısıtlı olduğundan yazıyı ilerki saatlerde okuyacağım.Bende sizler gibi yeniden başladım diyet yapmaya.1. günümdeyiim.Hedefim 65 şuanda.Akşam gidip kendime 38 beden KOT alıp kapımın arkasına yapıştıracağım.KARARLIYIM AZİMLİYİM.En kısa sürede hedefime ulaşacağımı biliyorum ve inanıyorum.
Resimleeer geleceek bekleyiiin.
Başak - Pts 13 Kas, 2006 22:30
Mesaj konusu:
daada,süpersin yaa..yazı enfes,versene bu klâsik romanın adresini..Smile
Bestseller olur walla bu.E ben de hikâyemi yayınlıyayım artık bu akşam,bi de blog açarsam,tutmayın beni canlarım!..
Çook sevgiler hepinize..Smile
karpuzzz - Pts 13 Kas, 2006 22:53
Mesaj konusu:
tebrikler dadaa, allah sonunu göstersin Smile
karpuzzz - Pts 13 Kas, 2006 22:57
Mesaj konusu:
başak ben yardım edeyim blog konusunda... hoş ben de yeniyim ama yani daha cin olmadan adam çarpmaya kalkmış demezsen eğer Embarassed çok fazla bilmiyorum ama en azından yazdım, oldu Laughing
daada - Pts 13 Kas, 2006 23:05
Mesaj konusu:
tutarmıyız hiç seni başak ablacım uzayan kol bizden olsun ayolll:))) Bu kişiye ait mesajların devamı bende var eğer isterseniz romanın diğer kısmınıda bölüm bölüm aktarayım ve aktardıkçada konuşalım paylaşalım yapalım işte bişeyler bu kızın mesajları bana çok yaradı beynimde hep sürekli düşündüm anlayabilmek için kendimi parçaladım ama şimdi ortalıklarda yok kendisi forumdada kimse bağlantı kurmamış meraktan patlıycaamm o kadar heyecan verici şeyler yazmışki devamını aktarayım aayy durun paylaşamadan edemiycem:)))

mesajlarını olduğu gibi aktarıyorum umarım bi sorun olmaz.!!!

Sevgili arkadaşlarım, öncelikle hoşbuldum:) diyeyim ve devam etmeden önce sorularınızı cevaplayayım.
(aslında ona da geçmeden önce bir öneri arkadaşlar: Günlük tutun! Diyet/rejim günlüğü değil ama, sakın öyle saçma isimler vermeyin yazdıklarınıza)
Sevgili emekli, herşey hiç olmadığı kadar yolunda, olmalıydı çünkü yapabilirdim, niye bekleseydim ki?
Sevgili bormin, su anda (ve neredeyse 8 aydır) 51 kilodayım. Boyum 1.60 (aslında her 1.58-1.59 civarı olanlar gibi 60’a tamamlıyorum işte çaktırmayınSmile), yola çıkarken 93 kiloydum.
Sevgili freestyle, artık zayıf olduğumu farkettiğimde aradan yaklaşık 4-4.5 ay gibi bir süre geçmişti, yaklaşık diyorum çünkü hiçbir zaman diyet/rejim yapmadığım için diyetin/rejimin beklenen bir bitiş tarihi de olmadı benim için. Şunu çok iyi hatırlıyorum ama: 6 Ağustos 2005’te, çok sevdiğim bir arkadaşımın düğününe giderken, hayatımda ilk defa ama ilk defa daracık, bütün o bol siyahlara inat daracık, askılı, açık pembe bir tuvalet giydim. Hayatımda ilk defa kalabalık bir ortamda gerçek bir kahkaha attım. Hayatımda ilk defa kalabalık bir ortamda utanmadan çatal tuttum. Hayatımda ilk defa “bitsin bu işkence de oturayım yerime” demeden bir erkekle dansettim ve onun belimde duran elinden haz aldım... O gece eve geldim, dolabımda hala duran çuvalımsı bir bluza elime alıp baktım ve ağladım.
Meyve püresi meselesine gelince, hiç olur mu sadece meyve püresiyle? Dedim ya, o bir gece önceki makarnanın bedeliydi diye:)) Şaka bir yana, arkadaşlar, size anlatmaya çalışacağım nasıl bir beslenme mantığının peşine düştüğümü. Inanin deli gibi istiyorum bunları okuyan herkesin,hepinizin artık birşeyler yapmasını, diyet/rejim yapmasını değil ama,unutun onları. Diyet yok, rejim yok, zayıflamak var sadece.
Düşünün bir.. Bu kiloları alırken aklımızda var mıydı hiç şişmanlamak düşüncesi, şişmanlamaya yönelik özel çabalar sarfettik mi de onca kilo depolandı bedenimizde kolayca? Neden öylesine sinsi, öylesine kolay, öylesine farkettirmeden şiştik? Düşünün, çok uğraştığı halde kilo alamayan(ve insanı delirten) sıskalar yok mu? Ellerinde bizimkilere içerik olarak olmasa da biçim olarak benzeyen diyet listeleriyle dolaşan, bizim açken suratımızı buruşturduğumuz gibi önlerindeki bir dolu yemeğe bakarken suratını buruşturan sıskalar yok mu? Neden onlara sinsice saldırmıyor bu kilolar? Metabolizma diyeceksiniz.. tamam, metabolizma olsun, peki yemek yemenin onlara bize olduğu gibi delice bir zevk vermemesinin suçlusu da mı metabolizma? Ben metabolizmanın işleyişine, sırlarına, kilo üzerindeki etkilerine inanıyorum arkadaşlar, ama ona inandığımdan daha fazla inandığım bir şey varsa da, metabolizmanın patron değil sadece bir uşak olduğu ve aracılık etmekten öteye gidemeyeceği. Bedenimizle beynimiz arasındaki gariban bir aracı, bir elçi. Şimdi söyleyin bakalım, elçiye zeval olur mu? Smile
Neyse,kaldığım yere döneyim.
Kahvaltıda meyve püresini yedikten kısa bir süre sonra midem bir kazındı ki sormayın. Deliricem neredeyse. Ama neden delireyim ki? Ne diyet yapıyorum ne bir şey,niye tutayım ki kendimi? Kalktım usulca,mutfağa gittim,dolabı açtım,gözüme ilk ilişen kapaklı bir kapta etli biber dolması,çok da severim,aldım bir tane öyle elimle, tabiri caizse yuttum.Ben onu çiğnemeye çalışırken ne oldu hatırlamıyorum kapı mı çaldı,telefon mu,annem mi seslendi,araya bir şeyler girdi işte ve midemin bir sonraki kazıntısını duyduğumda öğlen olmuştu! Annem sofra hazırlıyor. Bu arada,ailenizdeki herkes diyet uzmanıdır demiştim ya,aynı zamanda çift kişiliklidir de!Bir yandan mantıları börekleri kızartmaları koyarlar sofraya,bir yandan “aman şundan az ye bundan yeme”bilmemne.Annem de mevsimin ilk patlıcanından misler gibi kızartma yapmış,üstünde sarmısaklı yoğurt,yanında biber patates köfte domates sosu... Çöktüm bütün haşmetimle masanın başına,annemde yine aynı suçlayıcı bakışlar üzüntüyle karışık, “bakma bana öyle anne” dedim, “diyet falan yapmıyorum,yiyeceğim canım ne istiyorsa banane” İşin garibi,kendim de inanarak söylüyorum bunu, öyle arka planda “yine de az yiyeyim” gibi bir düşünce falan yok arkadaşlar,arka plandaki tek düşünce,bir gece önceden düşündüğüm şey: Zayıflayabilirim,yapabilirim! Ama yiyeceğim işte bu kızartmayı çünkü canım çok istiyor... Ve yedim. Tıkabasa. Artık diyet yapmayacağım düşüncesinin keyfiyle,tadına vara vara...
Yaklaşık 1 haftayı böyle geçirdim arkadaşlar.İstediğimi özgürce yiyerek.Bir haftanın sonunda bir duş sonrası tartıya çıktığımda ibre 93. E bir hafta önce de 93’tü? E herhalde 93 kalacak,ben diyet/rejim yapmıyorum ki.Tabii ya...
Bir hafta kadar sonra.Nisanın 7’si. Gece 12 suları.Dert ortağım yastığıma sarılmış düşünüyorum.Şeytan dürtüyor durup dururken,fırlayıp tartının üstüne çıkıyorum.91 mi??Nasıl ama?Ne diyet ne başka bir şey yaptım ben,hatta hayatımda ilk defa diyet yapmadım!Yatağa dönüp geçen haftayı kafamdan geçiriyorum.Farklı olan şey ne?Duramıyorum kalkıp bir sigara yakıyorum ama ellerim titriyor sevinçten,birşeyler var,birşeyler var ama ne..Buluyorum sonra ne olduğunu.Başardım,2 kilo zayıfladım,çünkü nefret ettiğim diyeti kovdum kendi cumhuriyetimden,o diyet ki ne zaman “hadi yap beni”dese arkamdan çivili sopalarla iterdi beni buzdolabına,marketin cips reyonuna,köşedeki nefis dürümler satan büfeye.Çünkü o çok uzaklarda ulaşamayacağım yerde duran bir cansimidi gibiydi,”gel bana tutun kurtul boğulma”derdi ve ben ona her ulaşmaya çalıştığımda denizin daha derinine daha derinine batardım.Öğrenmem gereken tek şey çarenin uzaktaki cansimidinde degil kendi kollarımda olduğuydu.Bilinçsizce öğrenmiştim.Sigaram biterken(içtiğim son sigara oldu)geçirdiğim haftanın farkını buldum.Bir hafta boyunca kaybetme korkum olmadan yemek yemiştim.Bu yüzden bilinçsizce değil,doyduğum anı hissederek ve doyduğum an masadan kalkarak yemiştim.Düşünün arkadaşlar.Diyet yapmaya karar verdiğiniz pazartesilerin öncelerini düşünün,nasıl yangından mal kaçırır gibi yemek yediğinizi düşünün.Ben çok yaşadım bunu ya siz?Bir keresinde bir pazar günü iki kere kendimi zorlayarak kusmuştum daha çok yiyebilmek için. Doymayan midelerimiz değil içimizdeki o aç ruhtur,kendisinden esirgeneceğini anladığı an daha bir açgözlülükle saldırır normal zamanda belki hiç yemeyeceği şeylere bile.Çünkü beyin ona “bak bir daha yiyemeyeceksin bunları”sinyalini verir siz farkında olmadan ve o da yer yer yer,ta ki diyet sudan sebeplerle bir sonraki pazartesiye ertelenene kadar yer..
(yarım saatlik işim var,sonra devam:)

Bir sonraki hafta ilk ve son yanlışımı yaptım.
Tartıda gördüğüm –2 kilo beni heyecanlandırmıştı,hangi şişmanı heyecanlandırmazdı ki?Yanlışım ise farkında olmadan yeniden garip bir hırsa kapılmak ve o şuursuzca yiyeceklere saldırmayı bekleyen aç ruha açık kapı bırakmaktı.Hırsım,hadi şundan daha az yiyeyim hadi patates kızartmasına hiç dokunmayayım diyen o diyetlere alışkın beynim 3. hafta korkunç bir oyun oynadı bana.Evet tartıda –2.5 kilo gördüm hafta sonunda,evet sevindim bu doğru,hatta o kadar sevindim ki tartıdan indikten sonra soluğu telefonun başında alıp sözümona ödül verdim kendime: tam 5 tane kıymalı pide ısmarladım ve bir solukta yedim.1 litre kola içtim.Üstünden yarım saat bile geçmemişken 2 tane bademli magnum yedim.Ardından 250 gramdan fazla fındık.Ardından neredeyse kurumuş ve tüm cazibesini kaybetmiş (ama aç ruhum için ne farkeder ki?) 7-8 dilim baklava.Sonra öğlenden kalan kısır, sarmısaklı yoğurt, 2 muz... Ne de olsa kilo verebiliyordum,gene verebilirdim değil mi?öyleyse o maratona yeniden başlayana kadar bişeyler daha bişeyler daha yesem ne çıkardı ki?İşte arkadaşlar,beynimin oyununa gelişim böyle oldu.Ama iyi ki de olmuş.Korkunç bir mide bulantısıyla tuvalete koşup bağıra bağıra kusarken herşeye lanet ettim.Aptallığıma,gözümün önünde duran gerçeğe o bana o kadar yaklaşmışken sırt çevirmeme,herşeye. İşte günlük tutmaya o gece başladım. Yazdığım ilk şeyleri aynen aktarıyorum size:
GERÇEK: BEDENİM BEYNİMİN KONTROLÜNDE
SORUN : BEYNİM BEDENİMİ ZAYIFLATMAYI REDDEDİYOR
NEDENİ: BEYNİME ÖYLE HATALI ŞEYLER YÜKLEMİŞİM Kİ O ÇARESİZ KALIYOR
ÇÖZÜM: BEYNİME BEDENİMİ ZAYIFLATMASI İÇİN İHTİYACI OLAN DOĞRU BİLGİLERİ YÜKLEMELİYİM
BEYNİME ÖĞRETECEKLERİM:
1-BEN DE ZAYIF OLABİLİRİM.BENİM İSKELETİM DE İNCECİK BİR İNSANINKİNDEN FARKSIZ!!!.NEDEN ONUNKİ DÜZGÜN KASLAR VE YETERLİ MİKTARDA YAĞLA KAPLIYKEN BENİMKİ KATMAN KATMAN YAĞLARLA ÇEVRİLİ OLSUN Kİ?
2-KENDİMİ ZAYIFLAMAK İÇİN KISITLAMAM GEREKMEYECEK,ZATEN DOĞAL OLARAK OLMASINI BU KADAR İSTEDİĞİM BİRŞEY İÇİN NİYE KISITLAMALARA VE ZORLAMALARA İHTİYACIM OLSUN?
3-AŞIRI YEMEK YEMEKTEN ALDIĞIM HAZ GERÇEK BİR HAZ DEĞİL,O,YAŞAYAMADIĞIM BÜTÜN O ŞEYLERİN YERİNİ DOLDURUYOR SADECE
4-YEMEKLER HİÇBİR YERE KAÇMAYACAK,OLDUKLARI YERDE DURACAKLAR,BEN GEÇİCİ BİR SÜRE DAHA FAZLA HAZ ALACAĞIM BİR ŞEYE ULAŞMAK İÇİN ONLARA ÇOK FAZLA YOĞUNLAŞMAYACAĞIM
5-BU YEMEKLERE SIRT ÇEVİRECEĞİM ANLAMINA GELMİYOR,HEM NEDEN SIRT ÇEVİREYİM Kİ,ONLARIN NE SUÇU VAR,BUGÜN ŞİŞMANSAM SUÇ YEDİKLERİMDE DEĞİL YEDİKLERİMİN MİKTARINDAYDI VE MİKTARI BEN AYARLADIM

Arkadaşlar,en başta dediğim gibi zayıflamam çok kolay olmadı,ama zor da değildi.O geceden sonra bu yazdıklarımı yüzlerce binlerce defa okumam gerekti.Umutsuzluğa düştüğüm anlarda günlüğümü alıp bunları okudum,yenilerini yazdım,yaptıklarımı,yanlışlarımı,korkularımı,doğrularımı yazdım.Ama çok iyi bildiğim bir şey var ki,sanırım ben beynime bu doğruları yerleştirmeyi başardım kısa bir süre sonra.Arkadaşlar ben herşeyi yedim ama herşeyi.Sadece beynime az yersem de çok yersem de tadın ve hazzın değişmeyeceğini;ama az yersem bedenimi inceltirken çok yersem kalınlaştıracağımı soktum.Mantığım hep şu oldu arkadaşlar:haksızlık etme.. ne kendine ne bedenine ne de kilolarına(vallahi onlara bile haksızlık etmedim,bazen onlardan yana oldum:)).. Bakın mesela şöyle açıklayayım.Birgün oturuyordum,aklıma birden şu mantık geldi:ben bu kiloları alırken oturup durdum yayıldım durdum ve aldım,peki şimdi gene böyle oturursam nasıl azalsınlar ki,yani onları oluşturma aşamasında eğer hareketli olsaydım hiç oluşmayacaklardı değil mi?hem hırsızlık yaptır,hem arka çıkma hapse at misali.ben onlara haksızlık yaparsam onlar da bana yapar tabii.yürümeye başladım.gözünüz korkmasın öyle ani bir geçiş değildi,bilirim şişmanlar kadar nefret eden yoktur spor düşüncesinden,ilk gün 15 dakika yürüdüm mesela,arttırdım sonra.Neredeyse 2.5-3 saat yürüyordum sonlara doğru.İnanın bir süre sonra cazip gelmeye başladı temiz havada ciğerlerimi şişire şişire yürümek,kendimle gurur duymak bunları yapabildiğim için.tavsiyem,mutlaka yürüyün arkadaşlar,kesinlikle sıkı sarkmamış,haksızlığa uğramamışSmile bir beden istiyorsanız yürüyün.onu şişiren formunu bozan bizdik,düzeltecek olan da biziz.yapabilirsiniz,tek adım atmaya üşenen ben yaptıysa siz uça uça bile yapabilirsiniz.yürüyüş göbeğimi de etkiledi,bacaklarımı da,hatta gıdımı da,bütün vücudu çalıştırıyor.size garanti ediyorum,bir süre sonra zevk almazsanız yürüyüşten ve onun bedeninize yaptıklarından tekrar şişman olayım.Sevgili ay_cel hiçbir yerim sarkmadı,kimsenin sarkmaz eğer şişmanlarken yaptıklarınızı zayıflarken telafi ederseniz ve haksizlık yapmazsanız o güzelim bedeninize.
Haksızlık konusu demişken,biraz da beslenmekten bahsedeyim.Arkadaşlar her zaman inandığım bir düşünce geliştirmiştim kafamda: Doğa doğal olmayana izin vermez.. Bunu yazinca size “aman sadece doğal gidalarla beslenin zayiflayin”falan gibi bir zirvalik söyleyeceğimi zannetmeyin sakın.Bu düşünce şunu içeriyor bana göre: doğa bedeninin ihtiyacı olan besinleri alması,bu besinlerden zevk duyması için tüm canlıların bedeninde bir program oluşturmuştur,canlılar da doğaya ait, ondan olan varlıklar çünkü.Dikkat edin doğada yaşayan şişman hayvan yok,şişmanlık insanlarla birarada yaşayan,insanların müdahale ettiği evcil hayvanlarda görülebiliyor ancak.Neden bir düşünün.Çünkü hayvanların bizimki gibi gelişmiş bir beyinleri yok.Bizim gelişmiş beyinlerimiz milyarlarca faydalı bilgiyi depo ettiği gibi milyarlarca yanlışı da depo ediyor ve beynimizi doğru tarafa çekmediğimiz sürece o zaman zaman bizi bu yanlışlarla idare edebiliyor.Günlüğüme yazdığım,size de ilettiğim yukardaki şeylere bir bakın.Beynimdeki bütün o yanlış şeylere bir bakın.Örneğin,beynimde koca bir dilim çikolatalı pastayı yemenin çoook güzel olacağı kayıtlı,ama aslında o pastanın bir lokması da aynı güzelliği yaşatır bana ve üstelik şişmanlamam!Yapmanız gereken kendi beyninizdeki yanlış kayıtları bulup doğruya,doğaya,doğal olana çevirmek.Sevgili halee sormuş pasta çikolata olayını,evet yedim ben pasta da çikolata da,nasıl vazgeçebilirdim ki o güzelliklerden.Ama haz almam için yetecek kadarını beynimde kayıtlı yanlış bilgiye dayanarak belirlemedim,önce o bilgiyi doğal ve doğru olanla değiştirdim,sonra yedim.gün geldi bir ısırık çikolata bana şişmanken yediğim 2 paket çikolatanın zevkinin toplamından kat kat fazlasını verdi.Çünkü ben o bir ısırık çikolatayla direkt olarak içimdeki çikolata isteğine hitap ediyordum ve yetiyordu;oysa 2 paketi birden yerken,çikolata isteğimi bastırdığımı sanıp içimdeki hırsı,birikmiş öfkeleri, özlemlerimi, ulaşamadıklarımı, komplekslerimi, ezilmişliğimi, yaşayamadıklarımı bastırmaya çalışıyordum aslında ve onlar öyle büyük öyle büyüktü ki hiçbir zaman bastırılmıyorlardı,2 paket değil 2 ton çikolatayla bile bastırılmazlardı.canınız neyi çekiyorsa yiyin arkadaşlar.ama birşeyleri bastırmak için değil isteğinize hitap etmek için,göreceksiniz doğanın mükemmel bir parçası olan bedeniniz kendine yetecek kadar olanıyla yetinmesini bilecek.Yiyeceklere haksızlık etmeyin.Tabakta mis gibi duran çıtır çıtır kızarmış patatesin ne suçu var? Suç “aaa bundan şöyle koca bir tabak yemezsem zevk almam” diye direten beyninizde,beyninizi eğitin ve atın ağzınıza bir dilim kızarmış patates,o mis tadını şöyle damağınıza yaya yaya yiyin.yetecek göreceksiniz.hiçbir meyveden yok şekerliymiş yok bilmemneymiş diye uzak durmayın.öyle olsa doğa bol keseden verir miydi onları bize?teknolojiden önce doğayla içiçe yaşayan,tıpkı hayvanlar gibi besleneyim,ısınayım,uyuyayım,çoğalayımdan başka hiçbir isteği olmayan insanlar arasında var mıydı obez olan,şişman olan? Onlar aman üzüm yemeyeyim çok şekerli,aman avokado çok yağlı,aman muz kilo yapar diyerek mi yiyorlardı meyveleri?ne sebzelere ne meyvelere sakın haksızlık yapmayın.tuz konusuna biraz dikkat edin.aslında bedenimizin ihtiyacı olan tuzu sebze ve meyvelerden alabiliyoruz,mümkün olduğunca azaltın,kilo vermek için değil normalde bile.yağlar için ben şu mantığı kurmuştum:yağ insan bedeninde mutlaka olmaşı gereken bir şey,ama benim bedenimde bir sürü yağ var,bunların fazlasının yakılması lazım,yakıyorum azaltıyorum iyi hoş da,peki ya kendince bir algısı olan bedenim benim yaktıklarımı fazlalık olarak algılamayıp kendince bir sonuca varır ve “bende olması gereken birşeyleri yokediyor” telaşıyla o yağları korumaya alırsa?bunun için yapmam geeken şey ne? Bedenimi ikna etmek.Peki nasıl?Ona onu kandıracak az miktarda yağ vermeye devam edip,verdiğimden daha fazlasını almak. Arkadaşlar yağı keserseniz bedeniniz artık dışardan alamayacağı korkusuyla mevcut yağı depolar,çünkü bedeniniz doğaya ait ve doğa doğal olanı koruyor,doğal olan da bedenin işleyişinin devamı için belli miktarda yağ almak.uzmanlar bu konuda ne diyor bilmiyorum,çünkü çok uzun süredir ne diyetlerle ne diyetle ilgili söylenenlerle ilgili değilim ama benim kişisel fikrim yağı beslenmenizden asla çıkarmayın,almanız gereken yağ bir dilim patates kızartmasının içerdiği kadarı olsa bile alın ve akışkan yağları tercih edin,kan bir sıvı,aldığımız yağ da akışkan olsun ki kanımızın önüne öyle setler barajlar kurmasın değil mi:))
Sevgili arkadaşlarım,kör bir kuyudaydım,yüzüme günışığı vuruyordu,çıkmak istiyordum ama yapamıyordum,ta ki birgün “buraya düşmenin bir yolu vardı,neden aynı yoldan çıkamayayım ki”diye düşünene kadar.Şimdi günışığı sadece yüzüme vurmuyor artık,her yerimde.Ben bunu haketmiştim,siz de ediyorsunuz.Hergün her an kendime tekrarladığım bir şeyi siz de unutmayın ve deyin ki kendinize “ben de zayıf olabilirim,benim iskeletim de incecik bir insanınkinden farksız!”
Sorularınız olursa seve seve cevaplarım..
Sevgiler hepinize
Auryn - Sal 14 Kas, 2006 08:45
Mesaj konusu:
Çok etkilendiğim bu yazının yazarını tebrik ederim. Bizimle paylaştığın için sağol daada.
Senin verdiğin 6 kilo için de tebrikler tabiki.
Leylii - Sal 14 Kas, 2006 09:28
Mesaj konusu:
Ben bu arkadaşı değilde,bahsettiği emekli ablayla bormini tanıyorum başka bi siteden.Ben o forumu beğenmedim açıkcası kimkime dum duma Smile

Arkadaşın yazısını beğendim ama bana SOMUT lazım ..!!

Yazı yazan arkadaşın,Resimi varsa yollasana daada bakalım önceki sonraki haline Razz
Başak - Sal 14 Kas, 2006 10:37
Mesaj konusu:
Bilmelisin ki ...

Duvarda asılı diplomalar
insanı insan yapmaya yetmez.

Bilmelisin ki ...

Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa,
anlam yükü o kadar azalır.

Bilmelisin ki ...

Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında,
çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.

Bilmelisin ki ...

Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!

Bilmelisin ki ...

Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok,
ne tür deneyimler yaşadığınızla var.

Bilmelisin ki ...

Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan
ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil.

Bilmelisin ki ...

Ne kadar yakın olursa olsunlar
en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir.
Onları affetmek gerekir.

Bilmelisin ki ...

Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Bilmelisin ki ...

Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın
dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.

Bilmelisin ki ...

Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.

Bilmelisin ki ...

İki kişi münakaşa ediyorsa,
bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez.
Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.

Bilmelisin ki ...

Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.

Bilmelisin ki ...

Sevgiyi çabuk kaybediyorsun,
pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.

Can Yücel

Hepiniz hârikasınız, bu şiir hepinize..Smile
Yardım teklifin beni çok duygulandırdı, sana da Başak burcu özelliklerini gönderiyorum, canımmm.Smile
Gece şiddetli rüzgâr vardı, deniz patlamadan yürüyüşümü yapmalıyım.
Yazı, masal gibiydi: "Çagdaş Külkedisi masalı"
Yine de bayıldım, hepiniz haklısınız ama güzeldi işte!..
Görüşürüüüz..
Başak - Sal 14 Kas, 2006 10:43
Mesaj konusu:
Başak burcu
Altıncı burç.değişken,gerçekçi,dişi
23 ağustos ile 23 eylül arası
Bu burçta toprak unsuruyla değişir nitelik birleşir.başak burcu hareketli pratik sakin ve negatiftir.bu niteliklere burcun yöneticisi Merkür akıl ve mantık olayları değerlendirme özeliklerini de katmıştır.
Merkürün etkisinde olmak sizi çabuk öfkelenen bir tip yapar.ancak çabuk öfkeye kapıldığınız halde görüş aykırılıklarınızı tartışarak gidermeyi yıkıcı kaygılara girmemeyi tercih edersiniz.başak da ikizler gibi zihinsel faaliyetlerin burcudur.yazılı ve sözlü kelimelere yeteneklisiniz mantık yürütme beceriniz var.bu size çabuk öğrenme kabiliyeti getiriyor.geniş bir bilgi hazineniz var ama bunu pek herkes bilmiyor.çünkü fazla sosyal dışa açılan bir insan değilsiniz.
Ciddi düşünceli alçak gönüllü çalışkansınız.vaktinizin çoğu başkalarına her nasılsa hizmet etmekle onlara yardım etmekle geçiyor.en büyük isteğiniz bilgi edinmek ve bir fikri kalite seviyesine ulaşmak.birçok kişinin gözünden kaçan ufacık ayrıntılar sizin dikkatinizi çeker.cesaretinizi pek kolay kaybetmiyorsunuz.zihin yapısı olarak ayrıntıcısınız pratiksiniz tedbirlisiniz ve ileri görüşlüsünüz.ilgilendiğiniz konuların başında perhiz ve sağlıklı temiz koşullar yer alıyor.eleştirici ayrım uygulayıcı ve pratiksiniz.aktif ve hareketlisiniz.pek çok konuya ilgi gösteriyorsunuz ama bu ilgiler kolayca değişiyor.kapanık çalışkan dikkatli sanatsever edebiyattan hoşlanan bir yapıdasınız.her konuda düzenlilik ararsınız.hayatın maddesel yararlarını istiyorsunuz ama onları kolay kolay elde edemiyorsunuz.güneş başak burcundayken doğanların çoğu yaşını göstermez.uzun ömürlü burçlardan biri de budur.23 ağustosla 2 eylül arasında doğmuşsanız başak burcunun bu nitelikleri daha belirgin olur.2 eylülle 13 eylül arasında doğanlar başakın oğlak dekanatıdır.o burcu okuyarak bu hırslı dayanıklı sebatlı burcun sizin üzerinizdeki etkilerine bakın.13 eylülle 23 eylül arasında doğmuşsanız boğa burcunun yapıcı güzellikleri seven zenginlikleri çeken yetenekleri sizde de var demektir
Başak burcu toprak sayesinde merkürün üstün özelliklerinden maddi alanda yararlanabilen bir burçtur.başak tesiri güçlü ise programlanmış günlük işlerden zevk alırsınız.kafanızı kullanarak sonuçlar çıkarır işin başarılı olmasını sağlarsınız.başak burcu insanının kafası ayrıntılı işlere uygundur.merkür sayesinde en kritik konuları bile kolayca çözümlersiniz.her şeyi neden ve nasıl olduğunu bilmek için büyük zorluklara da katlanırsınız.
Bu burcun diğer adı da bakire burcudur.çünkü başak insanı saflığa çok önem verir.onun için temizlik sağlık rejim çok önemlidir.bazen bu konularda titizliğe varan bir hassaslık bile görülür
Başak burcu insanı başkalarına hizmete değer verir.fakat çekingen olduğundan arka planda kalmayı yeğ tutar.başak insanının her yaptığı mükemmeldir ve en küçük ayrıntı bile kusursuzdur.böyle ayrıntıya dikkat itinalı iş ve çalışkanlık enerjiyle birleşince başak …… sonuç alır.on iki burç içinde başak insanı kadar çalışkan kimse yoktur.zeki mantıklı olduğu için kolayca olayları inceleyerek derinliklerine iner ve en nazik işleri bile başarabilir.yalnız bu burç insanı başkalarında kusur bulmaya onları kınamaya alışıktır.bunu da iyi niyetle yapar.çünkü hatalar düzeltilmelidir.ama bu arada kınadığı kimselerin alınabileceğini aklına getirmez.bazen de ayrıntılara fazla girmek bu tipin olayları bütünüyle görmesini engelleyebilir.
Başak insanı dostluk sever ama ilk adımı kendisi atmalıdır.rastgele birinin dostluğa kalkması onu sinirlendirebilir.başak insanı yuvasına bağlanacak evin her şeyiyle ilgilenecek ve aynı zamanda dost olacak bir eş ister.bunları bulamazsa kolay kolay evlenmez.başak tipi giyimine çok önem verir.fakat modayı izlemekten çok kaliteli ve klasik giyimi beğenir ve bir hayli zevklidir.
Başak insanı eğitim edebiyat eleştirme araştırma kimya alanlarında başarılı olabilir.sekreterlik istatistikçilik sağlıkla ilgili alanlar da ona göredir.ayrıca el ustalığı isteyen illerde de başarı kazanabilir.
daada - Sal 14 Kas, 2006 11:01
Mesaj konusu:
Merhaba hepinize ,
Günaydınlar..

Auryn teşekkür ederim.

Karpuzzz allah hepimize istediğimiz vucutlara kavuşmamızı gösterir inşaallah.

Leyli canım o arkadaşla ilgili hiç bir somut bişey yok maalesef bu yazılardan başka..

Herkese sevgiler.
Kolay gelsin.
http://www.diyetkardesligi.com